31 Mayıs 2012

deri olsun, üç kuruş fazla olsun.

çanta hastasıyım, evet. hangimiz değiliz yani.
ben deri çantaların daha bi' hastasıyım yalnız. (doğal malzemelerden yapılan her şey çok hoşuma gidiyor gerçi, ayrı mesele.)
böyle abartıdan uzak, sadece yüzde yüz deri olduğu için ağır duran çantaları seviyorum, istiyorum, hepsi benim olabilirse sevinirim.
burada gördüğüm neredeyse her şeye hayran kaldım, fotoğraflar onların. bakalım, gözlerimiz bayram etsin:

(bu ilk çanta rüyalarıma girecek, kesin. ikinci de peşinden...)















bir de bu cüzdanlar var, barrett alley'den, feci tatlılar. :'(




25 Mayıs 2012

ilhami atalay

şimdi size bir adres verip, burayla aramdaki bağı anlatamayacağım.

alemdar mah. alemdar cad. no:22/2 gülhane, 34110 istanbul

ben bu adrese kaç yıldır gidiyorum belli değil. bilenler vardır belki, ilhami atalay sanat galerisi burası. 
bir gün sultanahmet'ten sirkeci'ye yürürken, o zaman sirkeci'de olan galerinin önünden geçmiş bulundum ve ilhami atalay'ın yaptığı resimleri görüp vuruldum. o günden sonra devamlı gidip gelmeye başladım. sonra galeriyi gülhane'ye taşıdı. birkaç sene sonra ben londra'ya gitmek durumunda kalınca, sadece vakit buldukça ziyaret ettiğim bir yer haline geldi. hem ilhami hoca'yı özlüyorum, onu ziyarete gidiyorum; hem de galeriyi, o ortamı özlüyorum. ben yokken ne resimler yapıyor merak ediyorum, onlara bakıyorum gidip. aralarından satın aldıklarım da oldu. çeyizime koydum hepsini ama. :O (bu arada, bu vesileyle de resim satın almak bir yana, bu olaya "boyanın kilosu kaç para ki?" şeklinde yaklaşanları da kutlamak isterim. çok tatlılar.)
ben ilhami atalay'ın resimlerine hastayım. onun yaptığı resimleri beğenmek sadece sanat değil, kültür bilinciyle de açıklansın istiyorum. yaptığı bir çok resim soyut değil çünkü, hep yurrrrdumdan manzaralar, tarihimizden kesitler. bir de artvin'den. :) 
artvinli kendisi. laz. yirmi beş dil biliyor. çok değişik bir adam. :) ama n'olursa olsun galeriye gelen turistlere kendi dillerinde, "şiş kebabı az yeyin de resim alın!" derken çok tatlı. 
demem o ki gidin görün, tanışın, selamımı söyleyin. hafta sonları tarlasına gidiyor ama, çocukları oluyor galeride. hafta içi gidin. bir-iki de resim alın gitmişken. 
galeriyi ve bir kaç tablosunu da paylaşayım. 

bu ilk resimde benim gözüm var yalnız, bir gün evimde olsun istiyorum.








20 Mayıs 2012

19 Mayıs 2012

mavi bana üç yaşımdan beri yakışıyo.

hidrofor bozulunca, ortalığı sular basınca, dolaplar falan boşaltılıp derin temizliğe girişilince... 3-4 yaşındayken giydiğim, annemin diktiği oyun önlüğümü de bulmuş olduk. çok şeker bi' şey ya.

şimdi benim de bi' kızım olsa, bunu giyse, önlük daha bi' şekerlenmez mi, hı. 
amin.


17 Mayıs 2012

10 Mayıs 2012

beam & anchor

portland neden bu kadar "cool"? biri bana bunu açıklasın kardeşim.
ya da kimse açıklamasın, yoo yoo. ben gidip göreyim. :/ amin.
yani şarkıcıları olsun, tasarımcıları, artizleri olsun, hepsi çok havalı. artık, havasından mıdır, suyundan mı... öyle ya... giden belki havadan bir şeyler kapıyordur. (hani ben de gidersem ben de kaparım falan, onu diyorum yani.)

neyse. niye celallendim bu kadar?
beam & anchor'ın da orada olduğunu öğrendim de, bir an kendimi kaybettim. ondan.
websitesi burada ama, bakılabilir. "inspiration" olur biraz.
ben de portland konusunu tekrar açmak üzere kapatıyorum o zaman... dükkandan parçalara bakalım.








9 Mayıs 2012

carven.

carven kadar her şeyine hasta olduğum başka bir marka yok. sırdı bu da ama neyse, söyledim gitti.
izleyelim, çok güzel kreasyon. (kreasyon dedim, allah belamı verecek (vermesin, amin.).)

deri ceket beğenip almakta zorlanıyorum, o kadar ki hâlâ bir deri ceketim yok. ama bunu bulduğum yer bu kadar ulaşılmaz olmasaydı alırdım kendisini yani... çok beğendim.























bu kabanlarla, ceketlerle, her ne iseler onlarla tunikleri de pek sevdim. hayırlısı.




8 Mayıs 2012

yiyelim büyüyelim.

haşhaşlı çörekler. 
bir yufkanın üzerine haşhaş ezmesi, sıvı yağ ve ceviz yayııp, yirmi dört eşit üçgen parçaya bölüüp, şekil 1a'daki gibi sarıyor, kızgın fırında pişiriyoruz; son derece çıtırık harika çöreklerimiz oluyor.
yum.







































(arkadaki portakallı keki de görüyorsunuz di mi. bunu daha şekilli yaptım, daha güzel oldu.)


brownie kurabiyeler.
bu kurabiyeler için de sümeyye diye bir arkadaşınızın olması yeterli. ben o yoldan yedim yani. yapmış getirmiş sağ olsun, çok güzeldiler.
kendiniz yapıp yemek isterseniz, tarifini şurada vermiş kendisi.
num.


6 Mayıs 2012

the whitepepper

the whitepepper'a biraz bayılıyorum galiba.

bu üç fotoğrafı da fotoşoplayıp şu çok tatlı hanım kızın güzel başı yerine kendi kafamı koymak istedim her birinde.
ilk fotoğraftaki kıyafetlerin içinde gerçekten ben olmalıydım. :( o puanlı etekten bende de var da, o koca yakalı beyaz gömlekten ve o kocaman lacivert hırkadan istiyorum yani. acil. :/
diğer iki görüntü de çok tatlı.
kader...






















bu bilekliklerin de çok benzerleri bende var ama fazla mal göz çıkarmaz di mi. bunları da istiyorum mümkünse.