27 Haziran 2012

gabriela herman & beetlebung farm

ortama mı bayılayım, fotoğrafçılığa mı hayran olayım bilemedim. ama desem ki "şimdi orada olmak vardı anasını satayım" diye, olur yani.
bahsettiğim yer beetlebung çiftliği. amerika'da bi' yerlerde. gabriela herman fotoğraflamış sağ olsun. 
burada organik ürünlerin satışı da yapılıyormuş, sahibi misafirlerini de ağırlıyormuş. canımın çekmemesi mümkün mü. değil. 





















































çiftliğin diğer fotoğrafları burada. g. herman'ın çektiği diğer fotoğraflar da oralarda... afiyet olsun.

19 Haziran 2012

isveç norveç danimarka, belçika belçika hollanda.

yarın yirmi haziran. yani doğum günüm. yarından itibaren muhtemelen tam bir ay boyunca çok fazla koşturucam. blog'a doğru düzgün bir şeyler yazmaya fırsat bulamam sanırım. bu arada utanmazsam instagram'dan paylaşırım ufak tefek ne varsa. ama yok yok, bulurum ben vakit. siparişlediğim etekleri alıp fotoğraflamam lazım, onları paylaşıcam daha. tabii.
bugün, yarının anlam ve önemine uygun bi' şeyler paylaşayım dedim. tam iki sene önce doğum günümü brüj'de kutlamıştım. burada. interrail hatırası işte... (bi' ara da bi' interrail yazısı yazsam güzel olur galiba. evet.) 
yirmi haziran iki bin on güzel bi' gündü valla. hava çoook serindi, hatta biraz yağmurluydu. (serin ve biraz yağmurlu bi' havanın güzel olmaması beklenemez tabii dimi.) işte bunlar da o günden kalanlar...













 























daha çok fotoğraf var tabii. ama maksat bunlarla hasıl oldu nasılsa. ben de o günleri anmış oldum. 
ve kaçtım.

12 Haziran 2012

please mr. postman

ne zamandır diyordum, böyle mektuplu falan bi' şeyler yazıyım. evin durumu sebep oldu yine. nitekim ev yine karmakarışık. mobilyaların yerleri değişiyor. bu sefer de eski fotoğraf albümleri ve mektuplar çıktı ortaya. 

annemin yıllarca mektuplaştığı cape town'daki arkadaşı wharda'den gelen mektupları buldum, okudum. bu sefer daha farklı şeylere takıldım. mesela seksenli yıllarda türkiye'deki kadınların kıyafetleri yüzünden aşağılandığını duymuş taa oralardan da, onu soruyor, gerçek mi diye. :/ 

mektuplaşırlarken annem nişanlanmış, evlenmiş, sonra wharda evlenmiş, annem beni doğurmuş... sonra da yavaş yavaş kopmuşlar. yedi-sekiz yıl önce ulaşmaya çalıştık, telefonda görüştük wharda'nin annesiyle, ama kendisinden ses çıkmadı... ne oldu kim bilir. 

bir de benim mektuplarım var. bir sürü ülkeden insanlarla yazıştım. ama en çok, bugün de hala görüştüğüm malezyalı arkadaşım umaimah ile yazıştım. on beş sene oldu. :O bir de fransa'dan lucie vardı, evlendikten sonra görüşmedik onunla da. ama çok seneler yazıştık. 

iys, international youth service, benden bıkmıştı. ortaokula giderken kafayı bozmuştum, zarfın içine para koyup yolluyordum bunlara, bana mektup arkadaşı lazım, adres yollayın diye, yolluyodu onlar da. canlarım. neyse.

benim pul koleksiyonum falan yok. ama bayılıyorum pullara. çok güzel şeyler. her biri bir hikaye anlatıyor............. dermişim. :P hayır yani çok şık duruyorlar zarfların üstünde. bazen mektuplar pulsuz geliyor, damgalı sadece, sinir oluyorum. mektup dediğin allı-pullu olur.
göstereyim...

bunlar annemin mektupları:



































bunlar da benimkiler, yerim hepsini.



























malezyalı selebritileri mi öğrenmedim..




























fransa'dan fransız dantelim mi gelmedi...



























şimdilik bu kadar. bu böyle bol fotoğraflı mektuplu bir kayıt olsun. sonra daha farklı mektuplu bir kayıt daha kayıtlayacağım kısmetse. böyle mektup kağıtları, kartpostallar vs... öyle şeylerle.

bu arada dün gittim başvuru yaptım bi' okula, burslu yüksek lisans için. 120 kişi başvurmuş, 15 kişi seçilicekmiş. :S bana bon şons............ ikinci yüksek lisansımı yapmak istiyorum yani. okuma aşkıyla yanıyorum resmen.

tamam. şimdi gideyim de altın gününe katılayım.


10 Haziran 2012

iyi pazarlaar.

çok güzel ikoncan etekler aldım. süperler. desenlerine bittim. fotoğraflarını çekebilirsem paylaşıcam, kimin sattığını da söylicem, reklamını yapıcam. ama birkaç gün sonra.
şimdilik şarkı.

5 Haziran 2012

3 Haziran 2012

yumm.

muffin kalıbında tuzlu ve "içi boş" bi' şey yapıyordum 5-6 sene önce, adını hatırlayamıyorum. popover değil. başka bi' şey. house beautiful'un çok eski sayılarından birinde vardı tarifi, orada görmüştüm ama dergiyi kaybettim. :/ 
aynı şeyi nasıl yapabilirim diye düşünürken, uğraşırken; un, süt, yumurta karışımını içine maydanoz da atarak muffin kalıplarına döktüm, pişirdim. oldu. daha farklı ama güzel bi' şey oldu. gerçekten de içleri boş çıktılar. sonradan içlerine peynir doldurarak yedik. çok lezizdi.
krepte devrim benim için. kahvaltı için fırını yakmaya üşenmediğim zamanlarda yapıcam artık.