17 Mayıs 2018

hello.

bugün yazarım, yarın yazarım derken 5 yıl olmuş neredeyse blog'u bırakalı. inanamadım. zamanın böyle hızlı geçmesine tabii, başka bir şeye değil. ama kimseyi baymayayım şimdi "hızlı geçen zaman" olaylarına girerek, başta kendimi. zaten bence en önemlisi insanın kendini bayması, gıcık etmesi veya baymaması, gıcık etmemesi. (aman allahım, laf kalabalığı yapmayı nasıl da özlemişim.)

blog'a uğramayalı ne oldu, evlendim, çocuk sahibi oldum. bu ikisiyle dünyanın paylaşımını yaparım aslında blogger'lık anlamında. şu an aklıma gelenler: hiç gelinlik hayali kurmamış biri aniden ne giyiverdi? çeyizler... yeni gelin sofraları... çılgın yemek tarifleri... çalışırken evlilik hazırlığı nasıl yaptım? sonra çalışırken nasıl her gün üç çeşit yemek yaptım? çocuk... hastane çantası. :D altı aylık çocukla seyahat... bir yaşında çocukla seyahat... iki yaşında çocukla seyahat... 2 saatlik uçuşlar, 10 saatlik uçuşlar... yaz tatilleri, kış tatilleri... gördüğüm yerler, yediğim yemekler... çalışan anne olmak (sırf bundan bir milyon kelime çıkar). aynı anda çalışan anne ve çalışan ev hanımı olmak... tüm bunlar esnasında moda (bu çok önemli). tüm bunlar esnasında psikolojim. sonra: bahçıvanlık & doğal hayat & ne olacak bu istanbul'un hali? 
(bu arada blog'un yalnızca genç/pre-orta yaş hanımlara hitap etmekte olduğu da açık değil mi. :))

şimdi...
sosyal medya benim için yalnızca yaşadığım hayatın güzelliklerini biriktirdiğim bir yer. yaşadığım hayatın çekilir olduğunu kendime hatırlatabilmem için yalnızca tatlı taraflarını kayıt altına aldığım bir yer. "bakın ne de süper yaşıyorum" demek için bulunduğum bir yer değil, çünkü gerçekten hiç süper yaşamıyorum ve bir sürü derdim, acım var. (ki zaten öyle demek istesem çok başka şeyler paylaşırım.) ama "bakın ne de süper yaşıyorum" demek için burada bulunanlar dahil bir kısım insanı, kurum ve kuruluşu (:D) takip edip, yer yer ilham almaya, arkadaşlarımla irtibatı koparmamaya, tekraren: dünyanın çok da kötü olmadığını kendime kanıtlamaya çalışmak için buradayım. 
hayatınızın acılı kısımlarını paylaşmayınca bazı insanlar bunların varlığını ihtimal dışında tutuyor sizin için. bu onların ayıbı. ben paylaşılan acının azaldığına falan inanmıyorum. inansam da paylaşmam ama zaten bence artıyor paylaştıkça. ben kendi kendime baş etmeye çalıştığımda bir şeylerle, daha başarılı olduğumu düşünüyorum. o yüzden: no paylaşım about dertlerim... mutluluğa gelince, onun da paylaştıkça azaldığını düşünüyorum. o yüzden mutluluklu paylaşımlara da hayır. yalnızca biraz anlık ve göze güzel gelen neşeli kayıtlar (için el ele...) ve belki azıcık hüzünlü (biri beni vursun), romantikli kayıtçıklar.... bir de tabii duygusuz olanlar...

geliyorlar.
afiyet olsun inşallah.

3 yorum:

emilianata dedi ki...

Canım Büşra, ne çok özlemişim seni.

Unknown dedi ki...

Geri dönmeniz harika oldu:). Bayılıyorum doğallığınıza...

Nur. dedi ki...

@emilianata @cemile zola ay çok teşekkür ederim, motive ediliyorum. ^^